Rock ve İdeolojisinin Kapitalizmle Yumuşatılması: Rock’n Coke Örneği


Güncel Gürsel Artıktay

İstanbul Teknik Üniversitesi TMDK Müzikoloji Bölümü Araştırma Görevlisi guncelartiktay@gmail.com

Rock ve İdeolojisinin Kapitalizmle Yumuşatılması: Rock’n Coke Örneği


Giriş

Müzik nesiller yoluyla aktarılan evrensel bir kavramdır ve insanlığın varoluşundan beri şahsi ya da içtimai anlatım aracı olmuştur. Özgürlüğün temeli olan müziğin, bireylerin ve toplulukların kimlik yapılanmalarında da ciddi rolü vardır. Martin Cloonan’ın (2011) da dediği gibi “insanlar müzik yapar, müzik de bizi insan yapar.”
“Her müzik icrası toplumsal bir etkileşim sisteminde kalıplaşmış bir olaydır ve anlamı, sistemdeki öteki olaylardan izole edilerek anlaşılamaz.”

1930’lu yıllardan itibaren, radyoların yaygınlaşması, plak ve bant endüstrisinin gelişmesi sonucunda müzik evrensel bir olgu olarak ezgi, ritm, biçim ve tür özellikleriyle farklı kültürlerden oluşan toplumların beğenilerini etkilemiştir. Kuşkusuz müzik yaşayan bir kavram olarak piyasa şartlarından, mevcut sosyo-ekonomik durumlardan kendini soyutlayamaz. Müziğin toplum beğenileri düzeyindeki değişimi, ekonomi politikalarıyla doğrudan ilişkilidir. İnsanın hızla değişip dönüşmesi, onun üretimi olan müziği de doğrudan etkilemiştir.

Kültürel faaliyetler ve eserlerin de kendilerine ait bir ekonomisi ve piyasası olduğunu iddia eden Adorno, kapitalist sistemin insanları kültür endüstrisi ile beslediğini ve gerçek sanattan uzak tutarak duyarsız hâle getirdiğini belirtmiştir. Adorno’ ya göre kapitalist sistem, müthiş bir kültürel hegemonya oluşturarak insanı öz niteliklerinden, isyankâr güdülerinden, gerçek sanatsal ve kültürel ihtiyaçlarından uzak tutmakta ve popüler kültür gibi öğelerle avutmaktadır. Bu küresel kültür ya da Adorno’nun deyişiyle “Kültür Endüstrisi”, insanları(müşterilerini) kasten ve tepeden birleştirir.2 Hayat anlayışları, istekleri, ideolojileri farklı birçok bireyin “müşteri” adı altında tektipleştirilmesi, Rock müziğin ticari bir ürün olarak asimile olmasını sağlamıştır. Kapitalist üretimin örgütsel yapısı, müziğin asimilasyonunu fazla gün yüzüne çıkarmadan yine aynı müzik aracılığıyla edinilmiş toplumsal deneyimlere karşı zıt faktörleri kullanır. Türkiye’de düzenlenen Rock’n Coke festivali, konser sahnelerinin yanısıra barındırdığı DJ sahneleriyle, bu örgütsel kapitalist yapının adeta laboratuvarıdır.

Rock ve İdeolojisi

Rock müziğin tanımı üzerine temel ortak görüş davul, bas gitar ve elektronik gitardan oluşan temel çalgılarının yüksek tuşeli ve sesli çalımına dayanan bir müzik türü olduğudur. Fakat Rock olgusunu diğer müzik türlerinden ayıran esas gerçek; Rock dinleyicilerinin ve icraacılarının sahip olduğu ideolojilerdir.
“Rock hiçbir zaman sadece bir müzik olmadı. Heavy Metal ve Blues, Hard Rock, New Wave ve diğerleri öncelikli olarak biçim ve türler olabilir, ancak Rock’ın kategorileri olarak bütünlüğe bir ekleme değildirler. Rock bir harekettir, bir yaşam biçimidir, bir kültürdür ve belki de bir ideolojidir. Bu bir gelenek, bazı yönlerden bir folklor, çoğu yönden bir inanç sistemidir.” 

“Her zaman öfke duyanlar için bir yaygara, anfilerden yayılan, kulakları sağır edici bir müzik, zorla öğrendikleri akorları gitarla beceriksizce çalmaya çalışan bakımsız ve uzun saçlı delikanlılar ve bu delikanlılara hayran teenager’ların histerik bağırış çığlıkları. Kuşku duyanlar için bu müzik gençlerin parasını hileyle ceplerinden çekmek için kurnaz işadamlarının düşündüğü bir reklam aracı. İngiliz Komünist Partisi’nin organı Daily Worker için ise, bu müzik bir protesto, işsizlerin ve harap olmuş konutların yükselen sesi. Esasında hepsi haklı.” 

Rock, barındırdığı anlam içeriğiyle bütünleştirdiği müzik yapısıyla, sosyal çatışmalara ve paranın kontrolüne, ulaşabildiği kadar dinleyicide farkındalık yaratma ve kitle üzerinde uyarıcı rolü üstlenmiştir. Bu müzik kültüründe, muhafazakâr düşünce ile özgürlükçü ve anti-ırkçı düşünce çatışmalarının öğeleri bulunur. Ayrıca sermaye ve iktidar gruplarının üzerinde de bir tehdit unsurudur. Dünyada olup biten olumsuzluklara karşı sessiz kalamayan ve dayatılan düzene muhalif duran bir yanı vardır. Barış ve adalet, ana temalarıdır. Martin’e göre bu müzik türü yeniden örgütlenmeyi teşviki ve düşünmeye yöneltmesiyle düzen ve bozukluklar karşısında uluslararası kültürel bir savaştır. Bu savaş bireysel, cinsel, ırksal, sınıfsal, bölgesel gençlik kimliklerinin başarısıyla ilgilidir ve içerisinde sınıflararası bir gerilim barındırır. Örneğin İtalya’da da ciddi bir politik güç olarak görülmüştür. Fiori’nin aktardıklarına göre 1982 yılında Genesis grubunun Pisa şehrinde Tirrenia şirketinde maaşlarını alamayan ve İtalya’nın her yanından gelen 25.000 işçiye verdiği konserin ardından Rolling Stones’un İtalya konser turunu İtalyan Komünist Partisi’nin maddi ve manevi desteklemesi bunun en önemli göstergesidir.

Petra Ramet’in 1994’te sosyalist Orta Avrupa ülkelerindeki (Belarus, Ukrayna, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Sırbistan gibi) Rock görüşünü özetlediği çalışmasında sosyalizme uyum sağlamış yazarların baskın görüşüne göre Rock kesinlikle politiktir. Çünkü büyük yapıya karşı bir protest harekettir ve bundan dolayı bütün rock müzisyenleri çeşitli şekillerde sansüre uğramış ve kontrol altına alınmaya çalışılmıştır. Devlet-destekli ana akım müziklerden en az kaynağa erişebilen müzik olmuştur.

Toplumun müziksel referansı olan Rock müzik için, müziğin arkasında büyük genç kitlelerin ortak bir bilinci yatmaktadır. Wicke’ye göre bu bilinç bütün sosyal,ulusal ve ırksal farklılıkarı biraraya getiren köprüdür.

“Gençlik kültürü”, 1950’lerden sonra yaygın olarak kullanılmaya başlanan bir kavramdır. İlk zamanlar bütün gençler aynı boş zaman uğraşılarına ve meraklarına sahip, büyüklerine karşı belirli karşı çıkma biçimleri olan benzer bireyler olarak varsayılmıştır. Daha fazla harcama gücü, gençleri müzik ve kıyafette ciddi bir pazar potansiyeline dönüştürmüştür. Shuker’in aktarımına göre reklam analisti Mark Abrams, The Teenage Consumer (1959) isimli broşüründe, Britanya’da gençlerin kendi zevklerine yıllık 900 milyon pound harcadığını yazmıştır. Amerika’da ,1946 ve 1958 yılları arası, gençlerin satın alma potansiyeli 10 milyar dolar civarındadır.9 Wicke’nin (2006) verdiği bilgiye göre 60’lı yılların başında Almanya’da cep harçlığı olarak genç başına ayda ortalama 74 Alman markı düşüyordu ve o zamanlar Almanya’da yaşayan 4,5 milyon genç olduğuna göre sonuçta 4 milyar Alman markı gibi çok büyük bir miktara ulaşılıyordu. Bu 4 milyar Alman markı çok önemli bir paraydı ve bu yüzdende bu alanda yatırım çok kazançlıydı.

Theodor Gracyk’e göre Rock, diğer bütün kitle sanatları gibi, üreticisinin ve tüketicisinin kimlik yapılandırılmasına hizmet eder. Kimlik ile Rock müzik ilişkisinin en dikkat çekici yönü ise, tüketicilerin yapılandırdığı sabit anlamların ve kimliklerin, Rock müzisyenleri tarafından farklılaştırılmasıdır. Rock dinleyicileri grupları/solo sanatçıları konserlerde izleyerek, albümlerini satın alıp dinleyerek, hayata dair tutum ve davranışlarını yeniden üretirler.11 1960’ın ikinci yarısında gençlik hareketiyle öğrenci ayaklanmalarının bağı zirveye ulaşmıştır. Bu yakınlığın temelinde doğrudan estetik ve politik uygulamalarla kendilerini kimliklendirme çabaları yatmaktadır. Bu kimliklendirme, gençlerin kendi varlıklarıyla sosyal şartlar altındaki varlıklarının çelişkisini müzik yoluyla anlatımıdır. Rock, bu dönemden sonra değişim gücüyle ve devrimci potansiyeliyle sosyal bir güce dönüşmüştür.

“Kamu iletişim araçlarından, aile fertlerinden, ebeveynlerinden hoşnutsuzluk duyan bir gençliğin sözsel ve müzikal ifade biçimi olarak ele alabileceğimiz Rock olgusunun, devrimci ve özgürleştirici potansiyeli olduğunu fark edebiliriz.” 
Fakat bu güç dönüşümü kısa bir süre sonra ekonomi politikalarıyla dünyanın dolayısıyla dinleyici kitlesinin yapısal değişimi sonrası giderek yeterliliğini kaybetmiştir. Bireylerin içinde bulunduğu toplumdaki konumunun nasıl olması gerektiğini, büyük sistemleri sorgulama zorunluluğunun insani bir ihtiyaç olduğunu vurgulayan bu protest müziğin, kapitalist döngüde tüketime güdümlenen ve tepki mekanizmaları uyuşturulmuş kitlelerin artmasıyla ideolojik yönü zayıflamıştır.
Genç kitleyi kontrol altına alma ve sürekli tüketime yöneltme eğilimi, pazarlama sistemleriyle kolaylaşır. Bu yönetim ve sermaye sahipleri arasındaki çift taraflı faydaya dayanır. Sistem ilk olarak “devrimci” bağlamının içini boşaltıp, sembollerine el koyarak ve sonra meta olarak kitlelere geri satarak direnişi “asimile” etmeye çalışır.

“İlk kuşak hippiler 50ler toplumunun giyim kodlarını ihlal edebilecekleri her şeyi yaptılar: Erkekler saçlarını uzattı ve sakal bıraktı, takım elbise giymeyi ve kravat takmayı reddetti, kadınlar mini eteği benimsedi, sütyenlerini attı, makyaj yapmayı bıraktı. Fakat çok geçmeden bu malzemeler ve giyim tarzı reklamlarda ve vitrin mankenlerinin üstünde boy göstermeye başladı. Kısa bir süre sonra büyük mağazalar barış madalyonları ve aşk kolyeleri satıyordu. Başka bir deyişle “sistem” hippilere kurulu düzene tehdit olmaktan çok bir pazarlama fırsatı olarak bakıyordu. Punk rock tam olarak aynı şekilde alındı. Özel tasarım çengelli iğneler Sex Pistols’un dağılmasından bile çok önce ünlü Londra mağazalarında satıştaydı.” 

Dayatılan uyumluluk duygusunun en önemli araçları reklamlardır. Reklamların bireyleri seri olarak üretilen malların aynı şekilde tüketilmesini sağlaması için kitleleri güdümlemesi, pazar için esastır. Bu güdümlemede kullanılan en etkili yöntem ise bireyin topluma uyma yatkınlığını kullanmaktır. Kuşkusuz birey, bulunduğu toplumdan farklı şekillerde etkilenmekte ve davranışları buna göre şekillenmektedir. Çoğunluğa uyum sağlama gayreti bir bakıma bireyin kimlik kaybıdır. Bu kimlik kayıpları ve reklamların yönlendirmeleri kitlelerin taleplerini homojenleştirmektedir ve seri tüketime götürmektedir. Bu değişimler, insanların üretime katılma yaşlarını bir hayli yukarı çekmiştir. Üretime geç yaşta katılan, hayatı sağlıklı kavrayamayan ve değerlendiremeyen dışa bağımlı genç bireylerin yaşamlarının odağında tüketim vardır. Birey buna bir şekilde yönlendirilmiştir.

1960’larda reklamların kültürel üretim alanları da, yüksek oranda gençlerle ve karşı kültürlerle ilgili fikirlerle şekilleniyordu. Bizzat onların kültürlerini ve terimlerini kullanmaya başlamışlardı. Taylor(2012) 1970’de Pepsi’nin gençlere yayınladığı mesajı şu şekilde iletiyor:
“ Pepsi’s got a lot to live.
Listen. There’s war and hate and hunger in the world. There’s fear and suspicion and suffering.
But listen. There’s also love. And greatest generation of young American in history. Theirs is a “whole ne way of living.” New, and sometimes jarring, but filled with love and hope and joy.

Just listen. You can hear the sounds of change. Of a happier, more peaceful world that’s coming, maybe tomorrow, the day after for sure.
Listen, We’re not in the philosopy business, we sell soft drinks, We’re out to make a profit, but that’s not our only goal. If we can help remnid America that things are getting
 

Sürecin Türkiye Özelinde Çözümlemesi ve “Rock’n Coke”

Rock müziğin Türkiye’de tanınmaya başlaması 1960’lı yılların sonlarına denk gelir. Bu dönemde birçok girişim olmasına rağmen Türkiye Rock tarihi açısından en önemli olay 1969 yılında Cem Karaca’nın prodüktörlüğünü ve menajerliğini yaptığı ilk Türk Rock gurubu Grup Bunalım’ın kurulmasıydı.
Sonraki yıllarda Türk Rock müziğinin yükselişi Kurtalan Ekspres, Moğollar, Cem Karaca, Barış Manço ve Erkin Koray gibi önemli müzisyenler ve gruplarla devam etmiştir. Dönemin görsel ve işitsel olarak genel karakteristiği Rock çalgılarıyla Anadolu motiflerinin harmanlanmasıdır.
Akay ve diğerlerinin (1998, syf. 110) belirttiği gibi zamanla Rock müzik, müzik endüstrisinin farklı yönlere itmesiyle çeşitli değişimlere uğradı. Müzik endüstrisi, Rock 'ı Arabesk ve Pop karışımı içerisinde kılık kıyafet gibi görsel ekler yardımı ile sunarak, piyasadaki hâkimiyetini sürdürmüştür.
90'lı yılların başına kadar hala kısır bir çevrede dönen Türkiye Rock piyasası, küreselleşmenin etkilerini bu yıllarda hissetmeye başlamıştır. 1993’ün ikinci yarısından itibaren MTV yayınlarının Türkiye’de 24 saat seyredilebilir olması, Rock dinleyicilerinin müzikteki son gelişmeleri ve yeni akımları izleyebilme imkânı tanımıştır.
Piyasadaki bu gelişmelerden sonra 1995 yılından itibaren medyanın Rock müziğe olan tavrı değişmeye başlamıştır. Dönemin Rock gruplarının çektikleri klipler pazar içerisinde yavaş yavaş yer bulmaya başlamıştır. Fakat bu yer bulma pazar yöneticileri tarafından olabildiğince yumuşatılarak ve toplumun alışkın olduğu müzik kalıplarıyla birleştirilerek gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Ayrıca dönemin pop video klipleri içerisinde de Rock öğeleri kullanılarak ideolojik temelli müziğin görsel yönden de içi boşaltılmaya başlanmıştır. Bu sürecin sonucunda doğal olarak Rock’ın başkaldıran duruşuna ve yüksek seslerine karşın, sözleriyle ve müzikleriyle daha naif bir Rock kültürü, gençliği etkisi altına almaya başladı.

2004 yılı nisan ayında Mor ve Ötesi’nin çıkardığı Dünya Yalan Söylüyor albümü büyük ticari başarı yakalamıştır. Bu yıldan sonra Rock gruplarının, yapımcılar tarafından daha çok desteklendiği görülmüştür. Sertab Erener’in 2003 yılındaki birinciliğinden sonra Türkiye’de yapılacak olan Eurovision Şarkı Yarışması’nda, TRT tarafından Türkiye’yi temsil etmesi için Athena grubu seçilmiştir. Devlet televizyonu TRT’nin bu organizasyon için bir Rock grubunu seçmesi, Türkiye’de Rock müziğin artık her kesim tarafından beğenildiği ve dinlenildiği anlamına gelmekteydi. Athena, For Real isimli şarkısıyla 195 puan alarak 4. olmuştur. Bunu takiben 2008 yılında Mor ve Ötesi, 2010 yılında Manga ve 2011 yılında Yüksek Sadakat gibi Alternatif Rock grupları Eurovision’da Türkiyeyi temsil etmişlerdir.

Piyasa içindeki pazar payında hacim olarak önemli yer kaplayan Rock'ta, küreselleşmenin tektipleştirme gücüyle kendi türleri içinde hem işitsel hem de görsel kalıplar oluşmuştur. Belirli tür Rock yapan ortalama bir grubun şarkı düzenlemelerinden, görsellerine kadar herşey dünyadaki benzerleriyle hemen hemen aynı kalıplardadır.

Zamanla değişen sosyal olgular en iyi kolektif alanlarda gözlemlenir. Rock protest yapısı ve ortaya çıkışı itibariyle kayıtlı müzikten ziyade performans temellidir dolayısıyla kendine has performans alanları oluşturan ve bu alanlar içerisinde varolan bir müziktir. Rock dinleyicisinin ve icracısının duygu alışverişlerini en yoğun ve doğrudan yaşadıkları paylaşım alanları konserlerdir. Hatta sıra konserlerin ve değişik aktivitelerin gerçekleştirildiği festivaller, gerçekleştirildiği süre içerisinde katılan kitlelerin yaşam alanı haline dönüşmektedir. Bu alan paylaşımlarının üzerinde yapılacak araştırmalar önemli saptamalara ve çıkarımlara yol gösterebilir.
Ticaret ile eğlence arasındaki kökensel yakınlığın en yaygın olduğu alanlar müzik festivalleridir. Eğlence, geç kapitalizm koşullarında çalışmanın uzantısı olan geleneksel amacından uzaklaşıp ticari ilişkiler tabanında bağımsızlaşmıştır. Artık eğlencenin amacı çalışmanın ödülü değil insan-müşteri bireyin her ne koşulda olursa olsun, üretime katkısı olsun ya da olmasın, mekanikleştirilmiş emek süreciyle baş edebilmek için ya da ondan kaçmak isteyen kimselerin aradığı bir şey halini almıştır. Eğlenmek her zaman bir şey düşünmemek, gösterildiği yerde bile acıyı unutmak demektir. Dolayısıyla haz daima direnişe ilişkin düşünceden kaçmaktır. Eğlencenin vaat ettiği özgürleşme, yadsıma gibi düşünceden   de   kurtulmaktır.15   Bireyin   böylesine   düşünme   bağlarının   koptuğu, serbestleştiği, sözüm ona özgürleştiği alanlar, ticari şirketler için önemli fırsattır. Kitle iletişim araçlarıyla sürekli olarak insan-müşteriye sundukları şeyi esasen “hak edilen” olarak vurgulaması, bu düşünme bağlarının yeniden toparlanmamasını hedeflemektedir.

“Ticari eğlence pazarının sunduğu kültür, gençlerin duygu ve davranışlarına ayna tutması ve aynı zamanda bu tavrın yansıyabileceği bir ifade edici alan ve semboller bütünü sunması bakımından önemli bir işleve sahiptir. Popüler kültürün doldurduğu bu alan, gençler açısından kendini ifade etme, ticari kuruluşlar açısından ise verimli bir kar alanı oluşturmuştur”. 

Müzik organizasyonlarını destekleyicilik, şirketlerin satış politikalarında önemli yer tutmaktadır. Bunun önemli sebeplerinden biri, bu tip organizasyonların kendilerine önemli ölçüde kültürel görünürlük kazandırmasıdır.  Şirketlerce düzenlenen müzik festivalleri, müziğin politikanın sadece fon müziği değil bizatihi onun temel unsurlarından biri olduğunun göstergeleridir.

“Büyük şirketler isimlerinin prestij kazanması için seçkin bir mecra olarak gördükleri sanata yatırım yapmaya başlamışlardır. Çok yüksek bütçeler gerektiren büyük sanatsal etkinlikler ve projelerin gerçekleştirilmesi için büyük şirketlerin finansal ve kurumsal desteğini almak kaçınılmazdır. Lakin sermayenin sponsorluk yoluyla sanatsal üretim süreçlerine dahil olması, sanat piyasasının giderek bütünsel olarak sermayenin denetimine girmesine ve ticarileşmesine neden olmuştur. Kültürün, sponsorluk sistemiyle sermayece araçsallaştırılmasının kitleler üzerinde ideolojik etkisi de vardır: Sermaye kültürel faaliyetleri desteklerken, etik ve estetik normları da denetleme ve belirleme gücünü elde etmektedir.” 

Coca- Cola v. b. diğer büyük şirketler, markalarının devamlılığını sağlamak adına önemli miktarda yatırımlar yapmaktadırlar. Bu yatırımları belli planlar dâhilinde topluma yansıtma girişimindedirler. Reklam planları gereği öncelikle hitap etmek istedikleri kitleyi anlayıp ve onların kendi şirketlerini görmek istedikleri biçime bürünürler. Coca-cola da gençlere en kolay hitap etme ve kendini genç gösterme yolu olarak müzik festivallerini tercih etmiştir.
Coca Cola’nın desteklediği ve 2003 yılından itibaren düzenlenen Rock’n Coke, küresel markaların desteklediği müzik festivallerinin en dikkat çekenidir. Bu organizasyon hazırlanırken Orta Avrupa’nin en renkli ve en büyük festivali olan Budapeşte şehrindeki Sziget Festivali, İngiltere’deki Glastonbury, Danimarka’daki Roskilde, İskoçya’daki T in THE PARK, Hollanda’daki Lowlands, Brezilya’da Rock’n Rio festivalleri örnek olarak alınmıştır.

Rock Festivalinde DJ sahnesi

Kuisel’in önemli bir makalesinde belirttiği üzere belkide hiçbir ticari ürün Coca-Cola’dan daha fazla Amerika ve kapitalizm ile özdeşleşmemiştir. Soğuk savaş zamanında Fransa Ulusal Meclisi tarafından, amerikanlaşmaya karşı bir hareket olarak Coca-Cola yasaklanmıştır. Şirketin uzun süre yöneticiliğini yapan Robert Woodruff, her şişenin içerisinde kapitalizmin özü olduğunu belirtmekten sakınca duymamıştır. 21 Dünya’dan ve Türkiye'den birçok ünlü sanatçının ve grubun sahne aldığı organizasyon, kapitalizmle yumuşaklaştırılan Rock’ın gözle görülür en somut halidir.

Sanatçı listelerinde tarz gözetmeksizin zamanın popüler isimler yer almıştır. Limp Bizkit, Motörhead, Muse, Franz Ferdinand, Placebo, The Cure, Korn, Linkin Park, Within Temptation, Chris Cornell, The Rasmus gibi ünlü Rock gruplarının sahne aldığı festivalin içerdiği müzik tarzı ilk yılından itibaren kademeli olarak Rap müzik temsilcilerinden 50 Cent’in sahne almasına kadar genişlemiştir.

Festivalde ana sahne harici bir de DJ sahnesi bulunmaktadır. Coca Cola’nın festival kapsamında böyle bir sahne kurmasının temel nedenini DJ’lik tarihi ve ideolojisiyle Rock arasındaki bağlantılara göz atarak daha iyi anlayabiliriz. Wicke’nin(2006) aktardığına göre 70’li yılların başlarında Afterhours- Klubs denilen ve siyahi eşcinsellerin gittiği diskoteklerde yeni bir kültürel akım başlamıştı.
 
Buralara kısaca “disko” deniliyordu. Müzik, moda, lifestyle, seks ve uyuşturucunun bir araya gelmesiyle ortaya çıkan bu kültür, 60’lı yılların sonuna doğru hippy kuşağının misyonunun bittiği yerde ortaya çıkmıştı. Müziğin hedefi aynı zamanda adrenalinin etkisini daha da arttıran ve adına “methylendioxymethamphetamin” denilen kimyevi bir maddenin sağladığı bir enerjiydi. (Genellikle sanatçıların uyuşturucusu olarak bilinen bu maddenin ABD’de üretilmesi 1980 yılına kadar serbestti.)
Starr ve Waterman’ın değerlendirmesine göre disko müziği, Rock’a karşı yükselen kitlelerce beğenilen bir alternatifi temsil eder. Rock’ın tersine bu müziğin merkezinde dans bulunmaktadır ve disko müziğinin yükselişinin birkaç nedeni vardır. Bunlar; Soul ve Funk gibi siyahi müzisyenlerin icra ettiği müziklerin kullanımı, orta sınıf Amerikan vatandaşları arasında dans etmenin popülerleşmesi, “drum machines”, “synthesizers” ve “turntables” gibi yeni teknolojik gelişmeler, Hollywood film endüstrisinin müzikal akımları desteklemesi ve 1970’lerin sonundaki ekonomik gerilemedir. Bu gerileme birçok gece kulübü sahibinin canlı müzisyenler yerine DJ’leri tercih etmesinde çok önemli bir etkendir. İşte bu mekanların müzik içeriğini belirleyen kişiler olan DJ’ler, ideolojiden ziyade düşünmeden eğlenmenin elemanlarıdır ve o düşünceye referans ederler.
“Rock hayranları için disko müziği rahatına düşkünlüğü temsil ediyordu ve müzikal yönü de belli belirsizdi. Disko’nun Rock hayranları tarafından reddi 1979’da Chicago’daki bir beyzbol maçında tavan yapmıştır. Binlerce disko kayıtları havaya uçurulmuş ve ardından bir ayaklanma başlamıştır. Bazı eleştiriler bu anti-disko tepkilerini, akımın eşcinsel kültürüyle olan ilişkisiyle bağdaştırmışlardır. Disko akımı Manhattan’daki eşcinsel erkeklerin sosyal toplanma mekânları olarak hizmet veren gece kulüplerinde oluşmuştur. Disko müziği basitçe “eşcinsel müziği” olarak açıklanamasa da, bu müziğe karşı olan algılar marjinalleştirilmiş müzik biçimlerinin toplumların Amerikan popüler müziğinin ticari ana akım üzerindeki dönüştürücü etkisinin kanıtıdır.”
Disko kültürü içerik olarak Adorno’ya(1945) göre kitle kültürü olarak müzik endüstrisinin desteklediği standartlaştırılmış ve tekrar eden popüler müzik, dinleyicisine anlaşılabilmesi için çok çaba harcatmaz. Ve bu tip tüketimi de “parça dinleme” olarak niteler. Çünkü dinleyici müziği dinlemek ve eseri bir bütün olarak anlamak yerine, en belirgin melodi parçaları üzerinde durmaktadır.25   Coca Cola da genele bakıldığında
isminde “Rock” kullanarak gençlerin ideolojisinin yanında olduğunu göstermeye çalışsa da özelde DJ sahnesine yer vermesiyle bu topluluğu ve müziğin düşüncesini manipule girişimindedir.

Sonuç

Sanayi devriminden sonra kaynaklara giren başka bir anlayış da “kitle” kavramıdır. Bu kavram, üretim ilişkileriyle toplum yapılarının doğrudan ilişkisini özetlemektedir. Kitlesel değerlendirilen metalaştırılmış insanların özgür iradeleri, küreselleşmenin güdümlemesi sonucu ideolojilerinin yumuşatılmasıyla ellerinden alınmaktadır.

Kapitalist ekonomi düzeninin temelini oluşturan faydacılık, estetik algıların temellerini bütünüyle kaydırmıştır. Bu algılar kültür ürünlerinde pazarlayan ile müşteri arasında çift yönlüdür. Tüketicinin faydacı zaafını kullanma eğilimli üretici-pazarlayıcı, seri-üretimin genetik yatkınlığı gereği ürünlerini giderek içerikleri zayıflatılmış biçimde piyasa sürmektedir. Müşteri-sapiens içine sürüklendiği yaşamın kendisine dayattığı estetik kıstaslarla üretilen bu ürünlere yönelir ve neredeyse “beğeni” tepkileri bile tektipleşmiştir. İronik şekilde pazarlayıcıların savunmaları ise “toplum bunu istiyor!” şeklindedir. Doğal olarak bu ticari çıkarların düzenlenmesi sonucu ortaya çıkan arz-talep kısır döngüsü, ideolojik müziklerin yaşam damarlarını tıkamaktadır.

Müziğin işlenebilmesi ve tekrar üretilmesi, müziğin de endüstrileşmesini tetiklemiştir. Endüstri, her zaman maddi kaynaklarla ilişki içerisinde olan müzisyeni ve tüketici olarak gördüğü dinleyiciyi, oluşturduğu kitle iletişim sistemleriyle yönetmeyi başarmıştır. Bu yönetim gücünün en doğal ve kuvvetli kaynağı küreselleşmedir. Küreselleşme ile hedef kitleler artık çok daha kolay ulaşılabilir ve manipüle edilebilir hale gelmiştir. Küreselleşmenin Rock ve ideolojisi üzerindeki etkilerini Türkiye özelinde incelediğimiz zaman, müziksel aktivitelerin bütün katmanlarındaki değişimi gözlemleyebilmek mümkündür.
Bu ekonomi yapısının müzik düşüncesi üzerindeki etkilerinin en belirgin saptamasını, temelini ideolojinin oluşturduğu Rock müzikte yapabiliriz. Negus’a göre müzik kendi içinde, diğer sanat biçimleri gibi, dinleyicilerine dünya hakkında eleştirel düşünmeye teşvik potansiyeli barındırmalıdır. Fakat eğlence için üretilen popüler müzik, toplumiçerisinde pasifliğe yol açmıştır.26 İçeriğinde herhangi bir ideolojik kaygısı olmayan, düşünmeyi terk edip ana odaklandıran popüler müzik parçalarını barındıran disko kültürü, toplumu harekete geçirme potansiyeline sahip dolayısıyla düzenin devamlılığı için tehdit oluşturabilecek Rock’a karşı bir panzehirdir. İdeolojiyle varolan bir müzik türü olan Rock ise, küresel ve kültürel evrimlerin sonucu günümüzde azınlığa hitap eden, azınlığın yapmak için çaba sarfettiği ve yoğun olarak manipule edilen bir müzik türü haline gelmiştir. Rock’n Coke festivali ise bu sistemin küçük bir alegorisidir.

 YARARLANILAN KAYNAKLAR

Adorno, T. W. (2013). Kültür Endüstrisi-Kültür Yönetimi, çev: Gen, E. , Ülner, N. , Tüzel, M. : İstanbul: İletişim Yayınları Adorno, T. (1945). A Social Critique of Radio Music, Kenyon Review
Akay, A., Fırat, D., Kutlukan, M., Göktürk, P. (1998). İstanbul’da Rock Hayatı, İstanbul: Bağlam Yayıncılık. Blacking, J. (1995). Music, Culture and Experience, Chicago studies in ethnomusicology.
Cloonan, M. And S. Frith (2011). A Music Manifesto for Scotland, Edinburg: Royal Society of Edinburgh. Ergur, A. (2009). Müzikli Aklın Defteri, İstanbul:Pan Yayıncılık.
Erol, A. (2009). Müzik Üzerine Düşünmek, İstanbul: Bağlam Yayıncılık.

Esgin, A. (2014). Sosyolojik Soruşturmalar: Gündelik Olanın Analizinden Kesitler, : Ankara: Siyasal Kitabevi. Fiori, U. (1984). Rock Music and Politics in Italy, Popular Music Vol. 4, Performers and Audiences, pp 261-277 Giddens, A. (1990). The Consequences of Modernity. Stanford: Stanford University Press.
Gracyk, T. (2003). Reviewed Work: I Wanna Be Me: Rock Music and the Politics of Identity, Review by: Stephen B. Groce, Contemporary Sociology vol. 32, no.1 (Jan., 2003), pp. 55-56, American Sociological Association.

Horkheimer, M. (2005). Geleneksel ve Eleştirel Kuram, Çev. Mustafa Tüzel, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

Koskoff, E. (2007). Sol Alanda Tek Başına: Post-Postmodern Bilimin, Müzikoloji Ve Etnomüzikoloji Alanlarındaki Feminist Ve Toplumsal Cinsiyet Temelli Çalışmalara Etkileri” 1990-2000.” Folklora Doğru 67.s:205-220.

Kuisel, R. F. (1991). Coca-Cola and the Cold War: The French Face Americanization, 1948-1953, French Historical Studies Vol. 17, No.1 (Spring, 1991), pp 96-116, Duke University Press.

Martin, B. (1979). The Sacralization of Disorder: Symbolism in Rock Music, Sociological Analysis Vol. 40, No. 2, pp. 87-124, Oxford University Press.

Mutioğlu H. ve Gözgü F., (2009). Küreselleşme ve Toplumsal Dönüşüm, Bursa: Ezgi Kitabevi.

Negus, K. (1996) “Popular Music in Theory, an Introduction, Blackwell Publishers, ISBN 0-7456-1317-9

Nettle, B. (2005). The Study of Ethnomusicology: Thirty-one Issues and Concepts, The University of Illinois Press. Özdemir, A. ve Eser, M. (2009). Küreselleşme, Bursa: Ezgi Kitabevi.
Potter, A. and Heath, J. (2012). İsyan Pazarlanıyor (The Rebel Sell), çev: Tamer Tosun, İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

Ramet, P. Reviewed Work: Rocking the State: Rock Music and Politics in Eastern Europe and Russia, Published by: Music Library Association s. 1285.

Shuker, R. (2001). Understanding Popular Music, Routledge Press.
 

Street, J. (2012) Music and Politics, Cambridge: Polity Press.

Su, S. (2012) Küreselleşmenin Kültürel Etkileri, Toplum ve Bilim, sayı 125, s. 211-224. Starr, S. & Waterman, C. 2003. American Popular Music, Oxford University Press.
Şahin, M. C. (2005). Social Identity of the Youth in Turkey and Popular Consumption Culture, GÜ, Gazi Eğitim Fakül
tesi Dergisi, Cilt 25, Sayı 2 157-181

Tal, M., Bildirici, S. Salih, Talas, M. (2008) Farklı Yönleriyle Küreselleşme, İstanbul: Doğu Kütüphanesi Yayınları.

Taylor, D.T. (2012). The Sounds of Capitalism: Advertising, Music, And The Conquest Of Culture, University of Chicago Press.

Wicke, P. (1982). Rock Music: A Musical-Aesthetic Study, Popular Music, Vol.2, Theory and Method, pp 219-243 Wicke, P. (2006). Mozart’tan Madonnaya. çev: Serpil Dalaman, Yapı Kredi Yayınları: İstanbul.
Wu, C-T. (1998) “Embracing the Enterprise culture: art institution in the 1980’s”, New Left Review, 28-57.