Kibir, Aynalar ve diğer güzel şeyler…

O’nun müziğinin asıl zemini bu sınıfsal ve kültürel zeminde ilerlerken söz yazarlığında yine aynı imgeleri ve varoluş meselesini izliyoruz. Artıktay’ın akademi çevresinden gelmesi ve müziğin kılcal damarları diyebileceğimiz müzikolojide uzmanlaşması, dün ve bugünün buluşmasına da imkan sağlıyor.

Spotify ve benzeri müzik paylaşım sitelerinin kendi içinde bir rant ve ekonomi oluşturduğu aşikar. Geçtiğimiz aylarda sıkça tartışılan meselelerden biri de bu sitelerin reklam ve diğer uyarıcılarla bazı sanatçıları ve grupları öne çıkarıp bazılarını görünmezliğe ittiğiydi. Bu elbette özel sermayeyle yürütülen bir sitenin kişisel tercihi olarak da okunabilir fakat bu okuma eksik ve etikten uzak bir temize çıkarma çabası olarak kalır. Özel sermayenin bu ‘tercihleri’ sanatın kamusal faydasını yok sayan, sanatın dokunulmazlığına karşı oluşturulan tozdan duvarın tahrip edilmesine, neoliberal politikaların gelecek nesle bırakılacak kültürel mirası derinden etkilemesine ve bir anlamda otosansürün, birbirine benzer üretimlerin ortaya çıkmasına zemin oluşturur.

Büyük sermaye gruplarının hegemonyasından kurtulan sanatçıların kısmen daha düşük bütçelerle eserlerini dinleyicilerine ulaştırdığı bu platformların, önümüzdeki yıllarda daha da büyüyeceğe benzeyen pazar paylarında telif hakları ve özgür sanat için şimdiden adım atılması ve olası yıkımın ve tekelleşmenin önüne geçmek için önlem alınması gerektiğini belirtmek gerek.

KENTİN KODLARI…

Bu yazının asıl muradı son yıllarda yayınladığı eserlerle dikkat çeken Güncel Gürsel Artıktay’a odaklanmak. Artıktay, '86 yılında Bursa’da doğmuş ve müzikoloji alanında eğitim almış, halihazırda İTÜ’de akademik kariyerine devam eden bir sanatçı. Artıktay’ın müziğinde kentli olmanın kültürel ve sınıfsal etkilerini görüyoruz. O’nun müziğinin asıl zemini bu sınıfsal ve kültürel kodlarda ilerlerken, söz yazarlığında yine aynı imgeleri ve varoluş meselesini izliyoruz. Artıktay’ın yine akademi çevresinden gelmesi ve müziğin kılcal damarları diyebileceğimiz müzikolojide uzmanlaşması, dün ve bugünün buluşmasına da imkan sağlıyor.

Artıktay’ın ve kuşağının müziğindeki kentlilik meselesinde dikkati hak eden asıl nokta şüphesiz şudur: 80’lerin sonunda ve 90’ların başında doğan ve bugün sanatsal üretimde bulunan sanatçıların birçoğu 50’lerin sonunda başlayan köyden kente geçişin hemen ardından gelen kuşakların çocukları olması.

12 Eylül gibi bir yıkımla ve kentlileşme sancısıyla büyüyen bu kuşağın çocukları, dönemin sansürünü ve anlatma pratiklerinin sıkışmışlığını kendi imkanlarıyla yıkan bir müziğin gelişmesine neden oldu. Bugün dinlediğimiz müziğin, özellikle son 10 yılda başka bir söz yazarlığı ve toplumsal duyarlılıkla ortaya çıkmasının başlıca nedenlerinden birisi bu kültürel geçiş ve politik baskılar. Artıktay’ın da içinde bulunduğu kuşağın üretimlerinde yer yer bireysel bir varoluş tınlasa da -çünkü yeni yüzyıl bireycilik pompalıyor- alttan akan toplumsal damarı görmemek haksızlık olacaktır.

Özellikle internetin her eve girmesi ve sosyal ağların yararlı ya da zararlı bir şekilde hayatlarımıza müdahale etmesi, yukarıda bahsettiğimiz yeni söylem ve üretimin bir anda ivme kazanmasına neden oldu. Peki bu değişim ve dönüşüm çağında Güncel Gürsel Artıktay nerede duruyor? Bu sorunun yanıtını sanatçının şarkılarında arayabiliriz. 'Aynalar' şarkısı söz ve müzik olarak Artıktay’ı en iyi tanıyabileceğimiz şarkıların başında geliyor. Aynı zamanda söz yazarı da olan Artıktay’ın söz kalabalığına, dinleyicide sabun köpüğü etkisi yaratacak nakaratlara karşı mesafeli olduğunu söyleyebiliriz. ‘Ayna’nın yansıması direkt dinleyiciyle içselleşen bir duygu yoğunluğuna kendini mıhlıyor. Sözün yanı sıra müziğin de salt olarak esere hizmet ettiğini, aksinin peşine düşmediğini görüyoruz. Burada Artıktay’ın eğitimini aldığı müzik teorisinin de etkisi olduğunu söyleyebiliriz. İmgesel anlatımın öne çıktığı şarkıların ortak bir hikayeye hizmet ettiği ve dinleyicinin hayal gücüyle yeni bir dünya yarattığını söylemek abartılı bir yorum olmayacaktır. Yine sanatçının şarkılarının hizmet ettiği bir diğer nokta da ortak bir hikaye etrafında dönmesi: Kaybeden, arayan, anlatan, susan, kendini sorgulayan ve karşı duran ama her daim yalnız kalan kentli bir sesin uzun metraj film karesine sinmiş sesini duyuyoruz. Artıktay’ın film müziği üzerine yaptığı çalışmaların kendi şarkılarında da etkili olduğunu görüyoruz.


O KİBİR, BU KİBİR DEĞİL!

Güncel Gürsel Artıktay’ın kendi şarkılarının yanı sıra yaptığı coverlar da oldukça ilgi çekici. Sanatçının geçtiğimiz aylarda yayınladığı, sözleri Sezen Aksu’ya, ilk yorumu Hande Yener’e ait olan 'Kibir' coverının üstünde durmakta yarar var. Hande Yener tarafından yayınlanan ilk yorumunda elektro-pop diyebileceğimiz bir noktada duran şarkı Artıktay’ın yorumuyla bambaşka bir hal alıyor. Aynı sözler, aynı beste; farklı duygular! Sizi ayağa kaldıran 'Kibir', yeni yorumuyla bir anda olduğunuz yerde çakılı kalmanıza sebep oluyor. Artıktay’ın seslendirdiği düzenlemedeki üflemelilerin muhteşem varlığı şarkının tüm ruhunun bir anda değişmesine imkan tanıyor. Metronomun da duygu aktarımında esaslı bir özne olduğu bu yeni yorum, Türkiye’deki cover anlayışının hangi noktada olduğuna ve teknik olarak tam anlamıyla neye karşılık geldiğine çok kuvvetli bir örnek.

Ezcümle; Güncel Gürsel Artıktay, yazdığı şarkı sözleriyle, yaptığı coverlarla şimdiden kendi dinleyicisini yaratmış ve yeni çalışmalarını merak ettiren bir sanatçı… O vakit son söz 'Kibir' yorumunu dinledikten sonra Artıktay’dan gelsin: “Durma söyle, neler oldu gülen yüzünde…”